Kanser belirtilerinin kanserin tipine ve yerine nazaran değişeceğini söyleyen Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Emin Gökhan Kandemir, “Bazen muhakkak bir kademeye gelinceye kadar ortaya çıkmaz. Tümörün yerleşimi çok daha değerlidir. Halsizlik, iştahsızlık üzere kanserin sinsi belirtileri olabilir. Ateş bile tek başına kanser belirtisi olabilir. Bu yüzden beşerler her şeyin farkında olmalıdır” diye konuştu.
4 Şubat Dünya Kanser Gününe yönelik konuşan Emsey Hospital Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Emin Gökhan Kandemir, “2000 yılında Memleketler arası Kanser Denetim Örgütü tarafından 4 Şubat Dünya Kanser Günü olarak belirlenmiştir. İnsanlara kanser hakkında bilgi vermek, bilinçlendirmek, kanserde farkındalık yaratmak gayesiyle belirlenmiş bir gündür. Belirlendiği günden beri kanserle ilgili etkinlikler yapılmaktadır” dedi.
“KANSER BAZEN MUHAKKAK BİR KADEMEYE GELİNCEYE KADAR ORTAYA ÇIKMAZ”
Kanser belirtilerinde tümörün yerleşiminin değerli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kandemir, “Örneğin sık görülen kanserlerden biri olan akciğer kanseri; öksürük, nefes darlığı ile karşımıza çıkabileceği üzere öte yandan bedenin rastgele bir yerindeki şişlik ve ağrıyla da karşımıza çıkabilir. Köken aldığı organa ilişkin belirtiler ya da metastaz yaptığı yerlere ilişkin belirtilerle de karşımıza çıkabilir. Bazen ise makul bir basamağa gelinceye kadar ortaya çıkmaz. Mesela pankreas kanseri geç ortaya çıkabilir. Halsizlik, iştahsızlık üzere kanserin sinsi belirtileri de olabilir. Ateş bile tek başına kanser belirtisi olabilir. Bu yüzden beşerler her şeyin farkında olmalıdır. Dünya Kanser Günü’nde kanser hakkında bilgiler verilerek beşerler aydınlatılmalıdır. Hastalar neler yapması gerektiğini öğrenmeli ve Dünya Kanser Günü aktifliği olarak bilgilendirilmelidir” sözlerini kullandı.
“DÜNYADA BİRİNCİ SIRADA AKCİĞER KANSERİ GELMEKTEDİR”
Kanserin yaklaşık yüzde 5 ile 10 oranında kalıtsal bir özelliğe sahip olduğunu söz eden Prof. Dr. Kandemir, “Onun dışında çevresel faktörlere bağlıdır. Kimi kimyasal hususlar ve fizikî faktörler kansere yol açabilmektedir ve hastalıkta beslenme çok kıymetlidir. Bilhassa sigara, birtakım değişikliklere yol açmaktadır. Görülen birçok kanserde sigara risk faktörüdür. Sigara ve alkol bir ortada olduğu vakit kanser daha fazla gelişebilmektedir. Dünyada birinci sırada akciğer kanseri gelmektedir. Ülkemizde ise birinci sırada erkeklerde akciğer kanseri, bayanlarda göğüs kanseri gelmektedir. Kalın bağırsak kanseri her iki cinste de sık görülen kanser tipleri ortasındadır. Yeniden tıpkı biçimde erkeklerde prostat kanseri sık görülmektedir. Ülkemizde bayanlarda rahim kanseri de sık görülür” biçiminde konuştu.
“SON YILLARDA KLASİK KEMOTERAPİ İLAÇLARINA İLAVETEN MAKSADA YÖNELİK TEDAVİLER VE İMMÜNOTERAPİ DEVREYE GİRMİŞTİR”
Tedavi sürecinde yaşın kıymetli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kandemir, “Bazı kanser tipleri daha erken yaşlarda karşımıza çıkmaktadır. Kimileri ise biraz daha geç yaşta karşımıza çıkmaktadır. Yaşlandıkça insanların tedaviye oluşan dirençleri oluşabilmektedir ve bu yüzden bir risk faktörü oluşmaktadır. Kanserin birçok tedavi tekniği vardır. Klasik olarak baktığımızda cerrahi tedavi, kemoterapi ve radyoterapi olmak üzere üç modeldir. Günümüzde ki gelişmelerle ve son yıllarda yapılan çalışmalarla klasik kemoterapi ilaçlarına ilaveten gayeye yönelik tedaviler immünoterapi de devreye girmiştir. Bu tedavileri hastalığın evresine ve durumuna nazaran uygulamaktayız” diye konuştu.
“YENİ KUŞAK DİZİLEME PROSEDÜRÜYLE BİRÇOK GENDEKİ VARYANTLARI GÖREBİLMEKTEYİZ”
Günümüzde teknolojik alanda birçok gelişme olduğunu ve bu gelişmeler sonucunda tedavi yolları de her geçen gün geliştiğini söyleyen Prof. Dr. Kandemir, “Dolayısıyla kanser tedavisinde son vakitlerde kullandığımız gayeye yönelik tedavileri ve immünoterapileri daha fazla uygulamaktayız. Bunları sağlayan birtakım testler vardır. Genetik testler ve NGS (Next Generation Sequencing) üzere yeni formüllerle karşımıza çıkan testler. Yeni kuşak dizileme yoluyla birçok gendeki varyantları görebilmekteyiz ve bunlara yönelik tedaviler belirleyebilmekteyiz. Bunlar tedavileri az olan kanser tiplerinde bile birçok tedavi seçeneği sunmuştur. Bu da hoş bir gelişmedir. Bu ilaçlara erişimimiz Türkiye olarak her geçen gün daha fazla olmaktadır. ve böylelikle hastalarımıza daha güzel bir tedavi sunabilmekteyiz” dedi.
“TÜRKİYE’DE YENİ KANSER HADİSESİ YILLIK YAKLAŞIK 250 BİN CİVARINDA”
Prof. Dr. Kandemir, son istatistiklere nazaran dünyada yaklaşık 20 milyon yeni kanser hadisesi teşhis edildiğini ve kansere bağlı hayat kaybının ise yaklaşık 10 milyon olduğunu söyledi. Türkiye’de ise yıllık yeni kanser olayı yaklaşık 250 bin civarında, kanser nedeniyle hayat kaybının ise yaklaşık 126 bin olduğunu tabir eden Prof. Dr. Kandemir, “Her şeyden evvel kanserden korunmak değerlidir. Beşerler kendi yahut ailesinde olan risk faktörlerini bilmelidir. Kanserde erken teşhis çok değerlidir. Bunun için kanser ne kadar erken teşhis edilirse tedavi bahtı o kadar fazladır. Hasebiyle makul yaşlarda denetim lazım. Örneğin göğüs kanseri olan birinin kırk yaşından sonra tarama programlarına girerek denetimlerini yaptırması lazım. Tekrar tıpkı formda prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri için ve başka kanser çeşitleri için de tarama programları vardır. Kıymetli olan kanseri bilmek ve erken teşhis için gerekli aksiyonları yapmaktır” biçiminde konuştu.
